İlk gözağrımın okul gezisi ile Beypazarı'ndayız. Mimarisi ile dar taş sokaklarına,bugüne kadar gerçeğine uygun olarak korunmasına hayran kaldım.
Bir çok tarihi ev gerçeğe uygun mimari ile restore edilmiş; otel yada restoran olarak kullanıyor.
Evlerin arasından kıvrılan taş sokaklarda köy pazarları kurulmuş.Beypazarına özgü ne varsa ,ev yapımı tarhana,erişte,gümüş eşya ve takılar(telkari),havuç suyu daha sayamadığım bir çok ürün satılıyor.Ayrıca taş
fırınlarda yapılan,tazeliğini bir sene koruyan,çay saatlerinin vazgeçilmez
lezzetlerinden Beypazarı Kurusu, Türkiye'de sadece Beypazarı'nda üretiliyor.
Öğle yemeğimizi Münsür Konak'ta yedik.El yapımı tarhana çorbası, taş fırınlarda
pişirilerek yine özel güveç kaplarında ikram edilen etli pilav, kara üzüm yaprağına sarılan etli dolması (lezzeti muhteşem),
80 kat ince yufkadan hazırlanan baklavası ve yöresel tatlısı olan höşmelimiyle
bu zengin mutfak, tarihi konaklarda sunulması ile lezzetine lezzet katıyor.
İç mimarisi o kadar güzel ki etrafıma bakmaktan yemeğimi soğuttum :) Mimarisi bana çok ustaca geldiği için birazda bu
tarihi konaktan bahsetmek isterim; gerek mimari yapısı gerekse
yaşanmışlığı ile 300 yıllık bir tarihi eskitmiş. Konağın sahibi Hamide hatun evini devlete hibe ederek
Beypazarı'nın ilk Sağlık Ocağının kurulmasına vesile olmuş ve “iyilik
sever" anlamına gelen "MÜNSÜR" lakabı ile anılmaya başlamış.
Konak üç
kattan oluşmakla birlikte giriş katı taş bir yapıya sahip. İlk kat hayat ve
mahsen olarak iki bölümden oluşuyor. Halk geçimini pamuk toplamakla sağladığı
için giriş katını depo olarakta kullanırmış. Bu nedenle olası bir yangına karşı
giriş katı duvar kalınlığı 90 cm ve birinci kat tavanı ile ikinci kat tabanı
arasında toprak dolgu yapılmış. Yangın olursa (200 yıl kadar önce yaşanan büyük
Beypazarı yangınında konağın büyük bir bölümü yanmış) tavan çöktüğünde dolgu
toprağın dökülerek yangını söndürmesi amacıyla...
Hep duyardım Beypazarı'nın güzelliğini,merakta ederdim aslında ama bu geziye giderken biraz gönülsüzdüm.Oğlum rahat edemez,gezi tadında olmaz diye.Birde "iyi çok güzelde cumbalı evler işte" diye düşündüm ne yalan söyleyeyim.Yok öyle değilmiş, gidip sokaklarında yürümek, konakların içinde o yaşanmışlığın kokusunu almak gerekiyormuş,diğer konaklarda olduğu gibi yukarıdaki resimde tarih ve kültür müzesinin ihtişamını görmek gerekiyormuş...


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder